Kol kemiği, kemik çevresi tendonları, deri, sinirler ve kol damarları, ilgili kaslar ve organlar kol kırığı ameliyatı için çalışma sahasıdır, bölgede oluşan aksaklıklar bu yolla düzeltilmektedir. Doğumsal travmalar sonucu bebeklerde görülen kırıklar, çocuklardaki düşmeler, sporcuların sakatlanmaları ve iş kazaları bu aksaklıkların nedenleri içindedir. Ayrıca yaşı ilerlemiş hastalardaki çoğu sebepsiz kol kemiği kırılmaları da konuya dahildir. Çoğu kırık alçıya alınarak tedavi edilir ama bunun yetmediği durumlarda cerrahi müdahale söz konusu olacaktır. Platin takılması, eksternelfiksatör tekniği ve kemik iliğine intramodüler çivi uygulaması bu cerrahi müdahalelerin çeşitleri içindedir. Seçim, ameliyat öncesi yapılacak tetkikler sonucu ortaya çıkacaktır.
Çocukluk ve yaşlılık döneminde kol kırılmaları farklı sonuçlanır. Yaş ilerleyince zayıflayan kemik yapısını onarmak daha zordur. Sağlıksız yaşam ve kalsiyum eksikliği kemiklerin kaynamasını geciktirebilir.
Bu ameliyatlarda kapalı yöntem daha zordur çünkü çevre dokuların ve organların gördüğü hasar ile sinirlerin durumu tam olarak anlaşılamamaktadır, bu yüzden açık kol kırığı ameliyatı daha çok tercih edilen yöntemdir. Yöntem seçiminde hastanın yaşı da etkilidir.
Eğer yaşanan bir kırık sonucu cerrahi müdahale kararı alınmışsa kol kırığının tipi kesin olarak belirlenmiş demektir. Bundan sonrasında hasta sigara ve alkol kullanımı bırakmak, kan sulandırıcı ilaç alıyorsa durdurmak ve ameliyat sonrası bazı medikal ürünleri nasıl kullanacağını öğrenmek gibi konularla yükümlüdür. Bazı egzersizler de iyileşmede çok fayda sağlayacaktır. Ameliyatta kullanılacak platinin türü kırığın biçimine ve hastanın kemik yapısına bağlı olarak seçilir.
Yukarıda da belirtildiği gibi vücut tarafından absorbe edilen materyaller konuya dahil olsa bile en çok plak vida ya da titanyum çivi tercih edilir. Kişinin metal alerjisi olup olmaması, hastanın diyabet gibi kronik rahatsızlık durumları, kemik erimesi yaşaması, bağışıklık sistemi (immün sistem) hastalıklarının olup olmaması karar vermede önemli diğer faktörlerdir. Eğer kırık çevre dokuları hırpalamamışsa ameliyat yöntemi laparoskopi olacaktır. Refakatçi desteği ile basit ama önemli bir ayrıntı olan ameliyat sonrası giyilecek pratik kıyafetlerin temini ameliyat öncesi yapılacak hazırlıklar içindedir. Ameliyat biter bitmez kullanılacak medikal destekler zaten sağlanmıştır. Kan ve idrar tahlili, kısaca EKG denilen kalp grafikasyonu, akciğer filminin çekimi, bölgenin ayrıntılı röntgen çekimi gene kol kırığı ameliyatı öncesi yapılan hazırlıklar içindedir.
Yara bölgesinde enfeksiyon oluşması, toplardamarlarda pıhtı oluşması, akciğerlerde pıhtı oluşması gibi her ameliyat sonrası yaşanabilecek riskler bu operasyon sonrasında da olabilir. Fakat çok daha yaygın durum şiddetli ağrıların olmasıdır. Hasta ayrıca his kaybından söz edebilir, eğer anestezi tam olarak geçtikten sonra bile his kaybı devam ediyorsa sinirlerin zarar görme ihtimali akla gelir. Bu durumda ikinci bir operasyon da söz konusu olabilir. El ve kolda görülen uyuşmalar, aynen his kaybında olduğu gibi, geçmiyorsa bekletmeden doktora yeniden gidilir. Bu ameliyata da hasta aç girer, çünkü anestezi sırasında soluk borusu açık olmalıdır. Yemek artıklarının anestezi sırasında yaşanabilecek bir kusma neticesinde boruyu tıkaması tehlikesi böylece ortadan kalkacaktır. Ameliyat sonrası hasta özellikle hareketlerine dikkat etmelidir. Kol en rahat biçimde tutulmalı, zorlamalardan kaçınılmalıdır.
Bu operasyonla ilgili olarak kaç saat sürer, zor mudur, fiyatları nedir gibi merak edilen soruların yanıtları ise, tamamen ameliyatın durumuna bağlı biçimde, değişmektedir. Eğer söz konusu kırık çevredeki dokulara ve organlara zarar vermişse ameliyat süresi uzar. Tecrübeli bir ameliyat ekibi bu zorlukların üstesinden gelecektir. Çünkü sonuçta bu ameliyatlar artık bilinen ve tekniği oturmuş operasyonlar sınıflaması içindedir, yeni bir yöntem denenmemektedir. Kol kırığının tipi, daha önce yazıda bahsedildiği üzere, belirleyici nedendir. Kapsamlı röntgen filmleri kırığın durumunu gösterecektir. Merak edilen diğer bir husus kol kırığı ameliyatı sonrasında kemik erimesi görülüp görülmeyeceği hakkındadır. Ameliyatın kemik erimesi ile ilgisi yoktur. Kemik erimesi eksik beslenme ve genetik yatkınlık sonucu oluşur, operasyon kemik yapısını değiştirmeyeceği için bunları tetiklemez.
Her kol kırığı ameliyat edilme ve platin takılma gibi sonuçlar doğurmaz. Kırılan kemik ucu deriyi yarıp dışarı çıkmamışsa, çevredeki dokulara zarar vermemişse ve dışarıdan müdahale ile kol normal anatomik yapısına yeniden kavuşacaksa ameliyata zaten gerek duyulmaz, alçıya alma gibi yöntemlerle tedavi edilmeye çalışılır. Kırıkların iyileşme süreci de her zaman merak edilen bir konu olmuştur. Genel olarak kırılan kemik çok küçük parçalara ayrılmamışsa iki ay içinde kaynar ama bahsedilen zor kırıklarda iyileşme süreci yedi ayı bile geçebilir. Beslenmede kırmızı et, süt ve süt ürünleri, balık gibi kalsiyumlu besinler tüketilmesi tavsiye edilenler arasındadır.
Bu arada omurga ve kaburga kırıklarının çoğu kez fark edilmediğini eklemeliyiz. Vücutta bulunan ve kalsiyum ile fosfordan oluşan toplam 208 adet kemik iskelet yapısının bütünlüğünü sağlamaktadır.
Vücudumuzun dirsek ve omuz bölgesinde bulunan kemiklere humerus kemiği denir. Dışarıdan alınan darbeler, dirseği yatay biçimde zorlamak, geçirilen epilepsi nöbetleri sırasında yaşanabilecek ters düşüşler ve bilek güreşi bu kemiği zorlar ve kırabilir, dışarıdan fark edilmez. En önemli belirtisi kolda görülen şekil bozukluğu, şişme ve ağrıdır. Hasta bileğini yukarı kaldırmada zorluk yaşar. Humerus kırığı röntgen ile tespit edilir ve alçı, atel gibi medikal çözümlerle tedavi edilir fakat kırık çevre organlara ve dokulara zarar vermişse ve hele işin içine radikal sinir hasarı girmişse kol kırığı ameliyatı öncelikli olarak gündeme gelecektir. Yapılmazsa kolda şekil bozuklukları başlar.
Bu ameliyatın ücreti yüzde yüze yakın bir oranda SGK tarafından karşılanmaktadır. Özel hastaneler ile devlet hastaneleri arasındaki fiyatlandırma farkı bu operasyonda da görülmektedir. Sosyal güncesi olmayanlar için kamu hastanelerinde fiyatlar 2200 TL’den başlamaktadır.
Kemik kırılmaları özellikle ömrün ilerleyen yaşlarında daha çok önem kazanır. Geçen yıllarla birlikte kemik esnekliğinin azalması kırılmayı kolaylaştırır. Özellikle kalça kemiği kırıkları bu yaş grubunda ölümcül olabilir. Kas kuvvetinin azalması ve denge sorunları riski artran faktörlerdir. Kalça kemiğinin kırılması sonucu ameliyat geçiren hastaların yüzde otuzu ilk bir yıl içinde hayatını kaybetmektedir. Yatağa bağımlı hale gelen yaşlılarda görülmeye başlayan bacak damarlarında pıhtılaşma, idrar yolu ve akciğer fonksiyonları ile yatmaktan oluşmaya başlayan bası yaraları durumu kötüleştirir. Cerrahi müdahalenin ilk 24 saat içinde yapılması önemlidir. Kırılmadan sonraki ilk 72 saatte ameliyata alınmayan yaşlı hastalarda kayıp oranının iki kat arttığı görülmüştür.
Kol kırığı da dahil olmak üzere vücutta meydana gelen kırıklarda cerrahi müdahaleden sonraki gün hastayı ayağa kaldırmak ve yürüteçle olsun yürütmeye çalışmak ana hedeftir. Fakat özellikle yaşlı hastalar bu rehabilitasyon sürecine kolay kolay uyum sağlayamamakta ve ağrılarını tolere edememektedirler. Taburcu olduktan sonra fizyoterapi gündeme gelecektir. Fizyoterapi kalça kırığı tedavisinin çok önemli bir bölümüdür.
Kol kırığı ameliyatı zor değildir fakat iyileşme süreci gerçekten dikkat ister. Her hastanın kırığının kaynama süreci farklıdır ve bunun bir belirtisini görmek alçıdan çıkmadığı sürece pek de mümkün değildir.