Bir çeşit cilt rahatsızlığı olan durumu çoğu kişi başta önemsemiyor, son anda doktora gidiliyor ve sonunda kıl dönmesi ameliyatı gündeme geliyor. Bu demektir ki ameliyata uzanan süreçte gecikmenin oldukça büyük payı var. En çok 15 – 35 yaş arası erkeklerde görülen bu rahatsızlık erkeklerde kadınlara oranla üç kat fazla görülmektedir. Ve bu rahatsızlıktan bahsedildiği zaman akla önce kuyruk sokumu bölgesi gelir. En çok bu bölgede rastlanır. Nadiren de olsa göbek deliği çevresi gibi bölgelerde oluştuğu görülmüştür. Yeterli vücut hijyeninin sağlanamaması temel nedenler arasındadır ki yazıda kişisel hijyenden sık sık bahsedilecektir.
İnsan vücudunda (çoğunlukla erkek vücudunda) ense, sırt, saç gibi tüylenebilen bölgelerden dökülen kılların derinin içine gözeneklerden girerek iltihaplanması günlük dilde kıl dönmesi olarak bilinir.
Söz konusu gözeneğin çevresinde kistik bir yapı oluşur. İltihaplanma şiddetli ağrıya, kötü kokuya ve akıntıya neden olabilir. Bu durumu yaşayanlar şiddetli ağrı çektiklerini bilhassa belirtirler. Fakat özellikle makat çevresinde olan bu sıkıntı herkesten, aileden bile saklanır. Doktora gitmek durum dayanılmaz hale gelince düşünülmektedir.
Kıl dönmesi ameliyatı olarak bilinen küçük operasyon ise en başta insanı tedirgin eder ama sorun için net çözümdür. Kıl dönmesi bir süre sonra kendiliğinden geçecek bir durum değildir. Mutlak genel cerrahi uzmanlarından destek almak gerekecektir.
Koltuk altları, parmaklar, kasık bölgesi, yüz ve nadir olmakla birlikte göbek deliği çevresinde görülen kıl dönmelerinin vücutta en çok görüldüğü yer kuyruk sokumu denilen bölge, iki kalça arasında kalan ve intergluteal oluk olarak adlandırılan kısımdır. Vakaların orana vurulduğunda çok büyük bir yüzdesi kuyruk sokumu bölgesi civarında görülmektedir.
Konuyla ilgili olarak hemen akla gelen sorulardan birisi de kıl dönmesinin nedenleri üzerinedir. Tıpta pilonidal sinüsün oluşma nedenleri hakkında uzmanların iki farklı açıklaması bulunuyor. Birinci teoriye göre vücuttan dökülen kıl ve tüyler terleme ile birlikte derinin gözeneklerinden içeri girer ve birikir.
Günlük normal hareketler sonucu deri altına yetmişe yakın kılın girebildiği gözlenmiştir. Böyle bir kılın çevresi kesecik ile çevrilir, iltihaplanma başlar. Konuyla ilgili olarak söylenen ikinci teori ise sayılan vücut bölgelerindeki kök hücrelerinin yaşanan hormonal etkiler sonucu kıl üretimine başlaması şeklindedir. Fakat bu ikinci teori çok daha az kabul görmüştür.
Doktorlar kıl dönmesini doğuştan değil, edinsel olduğu görüşündeler. Sebep ne olursa olsun sonuç kıl dönmesi ameliyatı olmaktadır. Ayrıca kıl dönmesinin başlama nedenleri arasında aşırı tüylü vücut, yetersiz hijyen, aşırı terleme, jiletle alınan kıllar ve obezite gibi akla gelen diğer hususlar da sayılmaktadır.
Obezite hareket yetersizliği yarattığı ve deri yüzeyini genişlettiği için listededir. Ayrıca obez olan kişilerde cilt yağlanmasının daha fazla olduğu bilinmektedir.
Son 150 yıldır tıpta kıl dönmesi gibi bir rahatsızlık var. Önemsiz görünüyor ama yaygınlığı fazla. Dökülen kıllar sorun yaratıyor, çıkamayanlar değil. Kuyruk sokumunda çok görülmesi ise terleme ve vücudun bu kısmının şeklinden ötürü tüyleri toplaması diye açıklanıyor.
Kıl dönmesinin belirtileri nelerdir şeklinde de sorulabilecek bu sorunun yanıtı olayı yaşayan pek çok kişi tarafından verilmiştir. Öncelikle çamaşırda bir akıntı lekelenmesi görülür. Bu hafif akınıtı günler geçtikçe mikroplarla temas sonucu altihap haline döner. Artık kötü bir koku da hissedilmektedir.
Kuyruk sokumu bölgesinde kaşıntılar, kızarıklıklar ve şişlikler başlar. Fakat bu durumun en bilinen belirtilerinden biri şiddetlenmeye başlayan ağrılardır. Başlayan ağrılar gün geçtikçe çoğalır ve kişinin yaşantısını etkilemeye başlar. Ağrıların mutlaka yaşanacağı kıl dönmesini daha önce geçirmiş kişilerce adeta tecrübe ile sabitlenmiştir.
Makat bölgesinde başlayan ve büyüyen kıl dönmesi sonucu hasta yürüyemez ve oturamaz hale bile gelebilir. Bu durumda doktora gidildiğinde kıl dönmesi ameliyatı gerekiyor sözü duyulacaktır.
Kıl dönmesinin sürekli oturanlarda ve masa başı çalışanlarında daha fazla olduğu da tespit edilmiştir. (Örneğin 2. Dünya Savaşı yıllarında sürekli jeep kullanan askerlerde görüldüğü için bu durum başta jeep hastalığı olarak adlandırılmıştır.) Sürekli motosiklet veya araba kullananlarda da sayı fazladır. Konunun burasında akla bilgisayar başında uzun saatler geçirenler de geliyor. Bel ağrısı, göz bozukluğu, sosyal iletişimsizlik gibi sorunların yanında bu durum kıl dönmesine bile neden olabiliyor.
Çok yaygın bir sorun olan kıl dönmesinin temel belirtilerinin iç çamaşırda ıslaklık, akıntı, koku, kuyruk sokumu ağrısı ve kaşıntı olduğunu bir kez daha belirtmek okuyucunun yararlanması açısından yararlı görülmüştür.
Hastanın yaşam tarzına, iltihaplı bölgenin durumuna ve doktorun kararına bağlı olmakla birlikte kıl dönmesi ameliyatı için bölgesel uyuşturma, belden aşağı uyuşturma ve genel anestezi uygulanabilir. Fakat ameliyat sırasında esas yapılan hastalıklı dokunun çıkarılmasıdır. (Günlük komşu sohbetleri içinde kıl dönmesi ameliyatı olmuş, çıkarılan kıl üç metreyi buluyormuş sözü de geçer. )
Çoğunlukla lokal anestezi – bölgesel uyuşturma altında yapılan bu operasyonda yara açıkta bırakılır ve iyileşmesi beklenir. Fakat pansuman zorunluluğu, iyileşme sürecinin en az bir buçuk ayı bulması ve bu süre içinde yaranın sudan uzak tutulması yöntemin olumsuz tarafıdır. Ancak fiyat uygunluğu vardır. Devlet hastanelerinde herhangi bir ücret söz konusu değildir. Çıkartılan kesenin (sinüsün) yerinin dikilmesi ise iyileşmenin daha hızlı olması ve gene ekonomik olması nedeniyle sıklıkla uygulanan diğer bir operasyon yöntemidir ama bu yöntemin de tekrarlama riski gibi bir sorunu vardır.
İltihaplı dokunun alındıktan sonra bir fleb (yama) ile kapatılması yöntemiyse en az iki hafta dinlenme istediği ve maliyetli olmasından dolayı fazla tercih edilmez. Karar doktora aittir. Bahsedildiği gibi operasyon sırasında yapılan temel işlem apsenin drene edilmesi yani boşaltılmasıdır.
Kıl dönmesi ameliyatı hangi doktoru ilgilendiriyor sorusunun yanıtı ise genel cerrahi uzmanıdır. Bu ameliyat için önceden hastane yatışı gerekmez. Günlük giriş çıkış şeklinde yapılmaktadır. En önemli hazırlıklardan biri kuyruk sokumu ve basen bölgesinin, hatta bazen kimyasallar kullanılarak, kıllardan arındırılması yani traş edilmesidir. Kan tedariki, lavman ve kapsamlı muayene gibi işlemlere gerek duyulmaz. Kıl dönmesi ameliyatı acil operasyon değildir ama eninde sonunda gerekli olacaktır. Tarihini hasta yaşam programına göre kendisi belirleyebilir.
Bu arada diğer tedavi yöntemleri içinde hastalıklı bölgenin kazınması ve dondurulması, lazerle yakılması gibi uygulamalar da ortaya çıkmış ama tıp çevrelerince kabul görmemiştir.
Aynı gün içinde günlük yaşamına dönebilen hastanın yarayı darbelerden koruması ve hijyenini sağlaması gerekir. Pansumanlar aksatılmamalı, doktorun verdiği antibiyotik ve ağrı kesici aksatılmadan kullanılmalıdır. Ayrıca işlemden sonra lazer ile epilasyon, dar giysilerden kaçınma gibi hususlar da kıl dönmesi ameliyatı sonrası dikkat edilecek konular içindedir. Yaralı bölgenin zorlanmaması, ağır sporlardan uzak durulması ve yaranın terlememesi de tavsiye edilecektir.
İyileşme süresi günlük yaşamı aksatmayacak şekilde geçse bile en az bir ayı bulabilir. Kıl dönmesi sinsice ilerleyen bir rahatsızlıktır. Ameliyat olmayanlar akıntı olmadığı zaman duruma fazla aldırmayanlardır fakat aslında apse vücutta tekrarlamakta ve bir ağacın köküne benzeyen sinüsler büyümektedir.
Gene ameliyattan sonra fazla oturulmaması gerekiyor. Bu operasyondan sonra yapılacaklar arasında ilgili bütün doktorların ortak görüşü ise kişisel hijyenin sağlanması olarak birinci sıraya çıkıyor.
Ürkütücü bir başlık gibi görünse bile kıl dönmesinin kanserleşmesi söz konusu değildir. Cilt kanserlerinin kıl dönmesi ile ilgisi yoktur. Bu kanser tipi cildin epirdermis adı verilen üst tabakasındaki hücrelerinin bozulması ile başlar ve en büyük nedeni güneş ışığına fazla maruz kalmaktır.
Kuyruk sokumu ise hemen hep kapalı olan bir vücut bölgesidir bu yüzden kansere yakalanma ihtimali azdır. Fakat kıl dönmesi (sinüs pilonidalis) tedavi edilmezse bu sırada yapılan ışın tedavileri kanserin ilerlemesine neden olacaktır. Ayrıca iltihap yapan kılın üzerinde hızla büyüyen bir sertlik ve kanama varsa uzman doktor biyopsi yapılmasını isteyebilir. (Çoğu durumda çıkarılan parça patolojiye gönderimez, bu da belki kanserde erken teşhisi negatif etkilemektedir.)
Patoloji sonucunda kötü durumlar çıkarsa ve artık söz konusu olan bir tümör ise kıl dönmesi ameliyatı yapılmış olsa bile hasta yeniden ameliyata alınır. Bu kez tümör çevresindeki dokularla birlikte çıkarılacak ve komoterapiye geçilecektir.
Kıl dönmesi sorunu için 15 ve 40 yaş arası erkeklerde çok görüldüğü açıklansa bile bu genel bir kural değildir, kadınlarda da olabilir. Ama genç ve tıknaz denen hafif kilolu erkeklerde çok daha fazla problem olmaktadır. Genç erkeklerde deri nemlidir, kıllanma devam etmektedir ve tıknazlarda deri üstünde odacıklar daha kolay oluşur. Bunlar sakrak oluk – intergluteal sulkusta – anaerob ocaklardır. İçleri deriyle örtülen bu oyuklar iltihaplanır ve zamanla bahsedildiği gibi dallanıp budaklanır.
Günümüzde gelişen lazerle kıl dönmesi tedavisi de konumuza dahil edilebilir. Beş dakika kadar süren bu yöntemde kanama riski çok az olduğundan tansiyon ve özellikle şeker hastaları üzerinde kullanılıyor. Aynı zamanda kronik hastalığı olanlar ve sürekli ilaç kullananlar ile yaşlılardaki kıl dönmesi tedavisi için de lazerle ameliyat gündeme geliyor. Ağrı, acı, dikiş olmadığı için hasta konforu ve iyileşme süreci çok daha kısa oluyor. Hasta aynı gün normal yaşantısına dönüyor, seyahatlere çıkabiliyor. Fakat bu uygulamanın yanında genel cerrahi tarafından yapılan kıl dönmesi ameliyatı çok daha yaygın olan tedavi şeklidir.
Günlük dilde çoğu kez iki kavram birbirinin yerine kullanılır ama uzman hekimlere göre kıl dönmesi ile kıl batması birbirlerinden farklı yapıdadır. Kıl dönmesi bu yazıda sık sık yenilendiği gibi kistik bir kabartı oluşturuyor. Kıl batması ise özellikle mahrem bölge olarak geçen kapalı alanlarda traş veya ağda sonrası yüzeye çıkamayan kılların yarattığı bir tahriş durumu olarak tarif ediliyor.
Kıllar kendi kılıfları içinde, deriden dışarı çıkamadan büyüyor ve burada hafif iltihaplanmaya neden oluyorlar. Ayrıca kıl batması kadınlarda bacak ve koltuk altında da sık sık yaşanır. Kıl batmasının tedavisi için cerrahi müdahaleye ihtiyaç duyulmaz. Ve kıl batması traş veya ağdanın sonucudur, yapan herkes de görülebilir. Kıl dönmesi ise hijyenin az olmasından kaynaklanır.
Kıl batması nasıl önlenir?
Kıl batmasını önlemek için ağdadan sonra yumuşatıcı krem veya zeytinyağı sürmek, duş sırasında keselenmek ve gözenekleri açmak ideal tedbirlerdir. Batık kılları çıkarmak için iğne asla kullanılmaz. Cımbızla kılları yolma da kıl batması nedenleri içinde sayılıyor.
Önlemek için batan bölgeye ılık kompres uygulamak, deniz tuzu ile bir çeşit peeling yapmak, bir parça pamuğa elma sirkesi döküp batan yere sürmek ve günde iki kere tekrarlamak gibi yöntemler tavsiye edilmektedir. Batmalar ciltte tahrişlere yol açar, kıl dönmesi ise adeta iltihaplı bir yara görünümündedir. Son olarak kıl dönmesinin tıptaki adının sinüs pilonidalis, kıl batmasının ise yalancı kıl kökü iltihabı anlamına gelen psödofollikülitis olduğunu eklemek gerek. Kıl dönmesi ameliyatı sinüs pilonidalis tedavisidir.
Tıraş bıçakları kıl dönmesi yapar mı?
Erkeklerde kullanılan traş bıçağına bağlı olarak sık sık görülen kıl batmasının iyileşme süresi bölgeye göre değişir. Boyun ve ensede olanlar ellenmezse kendiliğinden geçer. Sakal bölgesinde olan kıl batmaları ise kısaca PFB olarak bilinen psödofolikülit barbae’dir. Daha sert sakalları olanlarda daha çok görülür. Traş sırasında derinin gerilmesi PFB riskini artıracaktır. Bu durumun iyileşmesi bir haftayı bile geçebilir. Kadınlarda ise kıl batması özellikle çene altında yaşanır.
Koltuk altı, bacaklar ve bikini bölgesi de kıl batmasının hemen her zaman görülebileceği yerlerdir. Nemlendirici krem kullanımı hem ilgili doktorlarca hem de kozmetik firmalarınca tavsiye edilmektedir. Kasık bölgesindeki tüyleri almak da kıl batması konusu içinde genel halk sağlığı açısından üzerinde durulması gereken bir konu olacaktır. Kıl dönmesi ameliyatı gibi bir konunun genişlemesi ve sonunda genital bölge temizliğinin ele alınması bu açıdan gayet normaldir.
Kıllar kıl dönmesi yapar mı?
Öncelikle genital bölgede neden tüy var sorusunu, herkesin aklına geldiğini düşünerek, yanıtlamak gerekiyor. Bu tüyler başta bakterilere karşı koruyucu bir bariyer oluştururlar. Genital bölgeyi daha sıcak tutarlar ve cinsel ilişki sırasında yaşanabilecek tahrişleri önlerler. Kadınlarda ve erkeklerde duş yaparken nemli cildi traş etmek bu bölgenin temizliği için ideal yöntemdir. (Fakat tüylerin bu yöntemde her gün daha da uzadığı bilinir.) Ağda, tüy dökücü krem ve lazerle epilasyon seçenekler içindedir. Tüy dökücü kremler sadece ihmal edilebilir ölçüde alerji riskine sahip oldukları için acısız, ağrısız bir yöntem olarak seçeneklerde öne çıkıyor. Hangi yöntemin seçileceği ise kişiye bağlıdır.
Önemli olan vücudun bu kısmının sıcak ve nemli olduğunu, bu yüzden bakteri ve diğer organizmaların oluşması için uygun ortam yarattığını ve bunun da kişisel hijyen konusunda çok önemli bir faktör sayıldığını bilmektir. Bu temizlik ayrıca kişinin hem kendisine hem de çevresine olan saygısının belirtisidir. Yeterli vücut temizliğinin yapılmaması sonucu ortaya çıkan virüs tipi salgın hastalıklar başta olmak üzere toplu taşım araçlarında özellikle yaz mevsiminde bir türlü kaybolmayan ter kokusu ve fırçalanmamış dişler kişisel hijyene dikkat edilmediğinin toplumumuzdaki en yaygın belirtileridir.
Kıl dönmesi bitkisel olarak tedavi edilir mi?
Deniz tuzu, sirke gibi doğal malzemeden söz edince akla kıl dönmesinin bitkisel tedavisi gibi bir başlık gelmemelidir. Bahsedilenler kıl batması ile ilgilidir ve evde yapılabilecek uygulamalar içindedir. Oysa kıl dönmesinin tedavisi genel cerrahiyi ilgilendirme ve hastanelerde yapılmaktadır. Kıl dönmesi için bitkisel tedaviler önerilecek konu değildir, net çözüm kıl dönmesi ameliyatı olarak tanımlanan küçük bir cerrahi müdahaledir.
Gene konuyla ilgili olarak burun kıllarını koparmanın fazlasıyla sakıncalı olduğu da bu yazıya eklenmeli ve özellikle erkeklerde görülen uzamış burun kıllarının makasla kesilmesinin en doğru yöntem olduğu belirtilmelifir. Burun kılları koparılmamalıdır, çünkü vücudun kendini koruma mekanizmalarından biridir. Bu kıllar havada uçuşan tanecikleri tutar. Bu açıdan bakıldığında burnundan kıl aldırmamak deyimi tıbben doğru bir sözdür.