Bu önemli organın hastalıklarında gerçekleştirilen kalın bağırsak ameliyatı sindirim ve boşaltım sisteminin yeniden sağlıklı biçimde çalışmasını amaçlar. Durdurulamayan kanamalar, Crohn hastalığı, bağırsaklardaki tıkanıklık, ülseratif kolit ve en önemlisi bağırsakta kanser oluşumuna karşı yapılmaktadır. Bu yüzden ameliyatın çeşitleri açık ve kapalı olmak üzere ikiye ayrılırken uygulama şekilleri hastalığa göre değişiklik gösterebilir. Total kolektomi, parsiyal (parça) kolektomi, hemikolektomi, protokolektomi bu uygulanış biçimleri arasındadır. Örneğin bütün kalın bağırsak yapısının çıkarılması total kolektomidir. Günlük dilde kolon ameliyatı akla hemen kalın bağırsak kanserini getirdiği için bu oprerasyonlar kanser ameliyatları olarak bilinirler. Çoğunlukla bağırsak kanserlerinde zaten son çare de kalın bağırsak ameliyatı olarak adlandırılan uygulamadır. Bu yüzden bu kanser tipi hakkında daha ayrıntılı genel bilgi vermek hasta yararına olacaktır.
Sayfa İçerikleri
Ülkemizdeki her beş kanser vakasının biri kolon kanseri olarak tanımlanıyor, hastalık yaygındır. 50 yaş üstünde çok daha fazla ortaya çıkar. Bütün kanser tiplerinde olduğu gibi, erken teşhis tedavinin en önemli aşamasıdır. Dışkıda ve anüste görülen kan kanserin en önemli belirtisidir. Bu durumda görülen kilo kayıpları, halsizlikler, mide ağrıları, bulantı ve kusmalar, bağırsak alışkanlıklarında görülen değişmeler (ishal veya kabızlık durumlarının sık yaşanması), demir eksikliği bu sinsi ilerleyen hastalığın belirtileridir.
Kalın bağırsağın ilk kısmı sonuna göre daha kalın yapıdadır ve burada oluşan tümör daha zor teşhis edilebilir. Kolon ve rektum şeklinde iki bölümde incelenen kalın bağırsaklar üzerinde oluşan kanserlerin nedenleri arasındaysa sigara kullanımı, polip oluşumu, diğer çevresel faktörler, beslenme alışkanlıkları ve genetik yapı sayılmaktadır. Kolon taraması sonucu tespit edilen poliplerin bu yüzden fazla ilerlemeden alınması tercih edilir. Bağırsak poliplerinin çoğu kansere dönüşmez fakat kanserin neredeyse yüzde yüzlük bölümü polipler yüzünden olur. İnce bağırsağın son kısımlarında görülen iltihaplanmalar (Crohn hastalığı) ve diğer bağırsak iltihapları da kansere dönüşebilir ve gündeme kalın bağırsak ameliyatı uygulamasını getirebilir.
Bağırsak kanserlerine karşı alınacak önlemlerin başındaysa sigarayı bırakmak, hareketli hayat tarzı (egzersizler ve yürüyüşler) ile düzenli beslenme özellikle posalı yitecekler tüketme geliyor. D vitaminini bol ihtiva eden balık çeşitlerini yemek ve steroid yapıda olmayan aspirin gibi iltihap önleyici ilaçları kullanmak da risk önleyici olarak belirtiliyor. (Bilinçsiz aspirin kullanımı mideye zarar verebilir.)
Kalın bağırsak kanserleri kolonoskopi ile teşhis edilmektedir. Tam kan sayımı, endoskopik ve biyokimyasal tetkikler teşhise yardımcı olacaktır.
Ameliyat kararı kanser tedavilerinin son aşamasıdır denilebilir fakat ameliyat kararı verilmeden önce kemoterapi denenir. Polipler erken teşhis ise bulunup alınmışsa kemoterapiye gerek kalmaz, hasta düzenli kontrol altına alınır. Duruma göre kolon kanseri ameliyatı sonrası radyoterapiye devam edilebilir. Rektum çevresinde kanserli hücre kalmaması için bu tedavi sürdürülebilir.
Gene de günümüzde kolon kanseri için en sık başvurulan yöntem lenf bezlerini ve tümörü çıkarmaya yönelik yapılan kalın bağırsak ameliyatı uygulamasıdır. Açık, kapalı veya robotik olarak yapılan bu operasyonlara genel cerrahi uzmanları girer. Açılan küçük deliklerden tümör alınır ve deriye değdirilmeden bu kısım dışarı çıkartılır. Operasyon öncesinde bağırsak yapısının içi tümüyle temizlenir. Bağırsakların boşaltılmasını sağlayan lavman önceden yapılan işlemler içindedir. Ameliyat öncesi yapılanların önemli bir kısmını da hastayı bilgilendirmek oluşturur, çünkü kanser tedavileri ve kanser ameliyatlarında hastanın psikolojik desteğe ve gerçekliğe mutlak surette ihtiyacı vardır.
Ayrıca ameliyat sonrası ne yapacağını bilmek ve oluşabilecek yan etkiler kanser hastalarının bilgilendirilmesi için önemlidir. (Risk grubu çok yüksek hastalara tavsiye edilen koruyucu cerrahi müdahaleden de konuyla ilgili olarak bahsedilebilir. Bu müdahale daha kanser oluşumu görülmeden kolon, rektum veya ilgili diğer organların alınmasıdır.) Kan ve idrar testleri, akciğer grafisi, EKG, bilgisayarlı tomografi, ultrasonografi, solunum testleri ameliyat öncesi yapılan işler içindedir. Ameliyat için aksine bir karar alınmadıkça laparoskopik yöntem tercih edilmektedir.
Genel anestezi altında yapılan ameliyat ortalama üç saat kadar sürer. Hasta ameliyata aç girer. Bir gün önceden yeme içme kesilmiştir. Ameliyat fiyatları ise yapılan işleme ve sağlık kurumuna göre değişmektedir. Bu ameliyat SGK kapsamındadır. Fakat fiyatlandırmadan önce hastanenin ve doktorların tecrübesi çok daha önemli olan konudur. Sosyal güvencesi olmayan hastalar için ameliyat fiyatları 9 bin TL’den başlamaktadır. Özel hastanelerde ise fiyatlar daha yüksek seyretmektedir.
Kolon ameliyatları zor ameliyatlardır ve komplikasyon tehlikesi taşırlar. Makattaki kanamalar, vücudun bu bölgesinde yeterli hijyen sağlanamaması sonucu oluşan enfeksiyonlar, bakteri taşıyabilen yerlerde bulunmak, komşu organların zarar görmesi gibi riskler ameliyat sonrası görülebilecek tehlikeler içindedir. Kalın bağırsağa komşu olan idrar kesesi, idrar yolu, ince bağırsaklar, kadınlarda rahim ve vagina komşu organlar grubundandır.
Operasyon sonrasında hepsinde ağrı hissedilmesi normaldir. Ayrıca yeniden birleştirilen bağırsaklarda sızıntı olması (anastomoz kaçağı), adhezyon (bağırsak yapışıklığı) ve akciğer ya da beyinde pıhtı oluşumu söz konusu riskler içindedir. Ameliyat sonrası görülen ağrıların giderilmesi için verilen morfin benzeri ağrı kesiciler kontrol altında tutulmazsa zatürre, kalp krizi, akciğer sönmesi, nefes darlığı, idrar yapmada zorluk gibi yan etkileri de yaratabilir. Pelvik bölgesi sinirleri hırpalanmışsa cinsel fonksiyonlarda bozukluklar yaşanabilir.
İdrar çıkışı zorlaşabilir, ağrı ve yanmalar hissedilecektir. Fakat ameliyat sonrasının en yaygın yaşanan etkisi şiddetli ağrılardır. Bütün bunların gözlenmesi için hasta ameliyat sonrası birkaç gün hastane ortamında gözetim altında tutulur. Bağırsaklar ve sindirim sistemi ile ilgili bir konu olduğu için kalın bağırsak ameliyatı sonrası beslenme nasıl olmalıdır sorusu da en çok merak edilen hususlar içindedir.
İlk gün hastanın bütün sıvı ve elektrolit alımı damardan yapılır. Sonraki gün elma suyu gibi sıvı gıdalar denenmeye başlar. Yoğurt ve tanesiz çorba türü besinlere yavaş yavaş geçilir. Bir hafta içinde nispeten normal bir beslenme düzenine geçilebilir. Hastanın ameliyat sonrası azar azar yürüyüşe başlaması, bir hafta sonra merdiven inip çıkabilir hale gelmesi olumlu bir süreçtir.
Hasta en azından günlük yarım saatlik yürüyüşlerini daha sonraki hayatında da ihmal etmemelidir. En az üç haftalık bir süre için cinsel ilişki doktorlar tarafından önerilmeyen konu olacaktır. İlaçların düzenli kullanımı ise hem ağrılar hem de iltihaplanmayı önlemede ameliyat sonrası sürecin temel işidir. Yaklaşık bir haftadan sonra taburcu edilen hasta rutin kontrollere gelir ve sigarayı bırakır, kendini stresten uzak tutar.
Kanser üzerine yazılan bütün bilgi yazılarının ortak noktası sigara ve alkolün bırakılması, doğal beslenme düzenine geçmek, en azından günde yarım saatlik yürüyüşe dayanan bir egzersiz programı ve stresli hayattan kaçınma olarak açıklanmaktadır. Sonu kalın bağırsak ameliyatı olacak bir sürecin yaşanmaması için de aynı reçete geçerlidir.
Günümüz toplumlarında çokça görülmeye başlanan kanser vakalarında çevresel faktörler gittikçe önem kazanmaya başladı. Kanser bugün için Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından dünyada en çok ölüme neden olan ikinci hastalık olarak gruplandırılmıştır. Bu hastalıkların ilki kalp ve damar hastalıkları üçüncüsü ise obezitedir. Bu üçlü ölümcül listeye bakıldığında hastalıkların hepsinin baştan önlenmesi ve sağlıklı bir yaşama kavuşulması için sayılan hususlara dikkat edilmesi gerekiyor.
Kalın bağırsaklar üzerinde yapılan cerrahi müdahaleden sonra bağırsak içeriklerinin karın zarına bulaşması sonucu oluşan karın zar iltihabı (peritonit) ve karın içi apsesi ise seyrek görülen riskler içindedir. Hemoroid hastalarının ayrıca bu konuya dikkat etmesi yerinde br tavır olacaktır.
Kolon kanserleri gibi bir konu polipleri mutlaka kapsar. Kalın bağırsakların yüzeyini örten tabakanın olması gereken kalınlığın dışına çıkması ve bağırsak kanalı (lümen) içine doğru genişlemesi ile oluşan taneciklere polip denir. Bazıları düz ve sapsızdır, bazısı ise bir sapla bağırsak duvarına bağlıdır. Polip kalın bağırsakta en sık görülen istenmeyen oluşumdur ve ne yzaık ki kansere dönüşmeden fark edilmez.
Bu yüzden kolon taraması günümüzde sık sık öğütlenmektedir. Bağırsak kanseri ölümcül sonuçlar yaratacaktır, erken teşhis ise hayat kurtaracaktır. Bu ameliyatta tümör yapısının tümüyle alınması hedeflenmiştir. Ancak geride kalan bir hücre dahi riskli olduğu için en iyi operasyon sonrasında bile bazı kanser türlerinde tamamlayıcı tedavi bazında kemoterapiye devam edilebilir. Kolon kanseri bu gruptandır.
Tüm kanserli hücrelerin yok edilmesi için kemoterapi sürdürülür. Kalın bağırsaklarda görülen tümörler erken teşhiste kemoterapi ve kalın bağırsak ameliyatı ile tedavi edilebilmektedir fakat orta veya geç aşamada bunlar da işe yaramaz. Akciğer kanseri ile birlikte kolon kanserleri en yaygın kanser türüdür. Televizyondaki kamu spotlarında zaman zaman görülen doktorun çok geç ameliyat edemem sözü özellikle bu kanser türünü akla getirmektedir.